Zühre KURT
Açılışı İstanbul İtalya Başkonsolosu Elena Clemente tarafından yapılan, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nden İrem Daloğlu Çetinkaya, Eataly-İstanbul Müdürü ve Executive Chef ’i Claudio Chinali, Contital Türkiye Genel Müdürü Andrea Leo’nun konuşmacı olarak yer aldığı ve İtalyan Mutfak Akademisi temsilcisi ve Purpose-Sustainable Ideas platformu kurucusu Dilek Bil’in moderatör olarak katıldığı “Ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik: estetik, inovasyon ve işlevsellik arasındaki güzellik” başlıklı konferans gerçekleştirildi. İtalyan tasarımının geleceğinde giderek daha fazla ürün ve üretim sürdürülebilirliği arayışı olduğunu vurgulayan İstanbul İtalya Başkonsolosu Elena Clemente sorularımızı yanıtladı.
Değer üretmek ve sürdürülebilirlik anlamında şu anki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Italian Design Day (IDD), İtalyan Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı’nın İtalyan Tasarımını tanıtmak amacıyla her yıl düzenlediği bir etkinliktir. Sekiz yıl önce, ilk İtalyan Tasarım Günü (Italian Design Day) tasarlandığında, etkinliğin teması daha çok güzelliğin kendisine odaklanmıştı ve geleneksel tasarım fikri arayışını yansıtıyordu. Daha sonra “tasarım” kavramının daha geniş olduğunu ve tüm üretim döngüsünü kapsadığını fark ettik. Bu nedenle, bu yılki temamızı, ürünün tasarımından uzaklaşarak, sürdürülebilir, yenilikçi ve kapsayıcı bir şekilde üretimin tasarımı yani “üretim değeri” olarak belirledik.
Buna ek olarak, şu anda sürdürülebilir ekonominin öneminin yanı sıra, döngüselliğe geçiş yaparak çevreyi koruma ihtiyacının artık daha fazla farkındayız. Artık “tasarımı” hem estetik hem de işlevselliği hedefleyen ürünler üretmenin bir yolu olarak düşünemeyiz, tasarımın aynı zamanda sürdürülebilirliğe giden bir yol olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor.
Sürdürülebilirlik konusunda en önemli sorun sizce nedir?
“Ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik: estetik, yenilikçilik ve işlevsellik” başlıklı gerçekleştirilen konferansımızda konuşmacıların da belirttiği gibi, günümüzde sürdürülebilirliğin karşı karşıya olduğu temel zorluğun değer zinciriyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu sadece konuşmacıların ana konusu olan tarım ve gıda alanı için değil, tüm üretim süreçleri için geçerlidir.
Bu nedenle tasarımcıların rolü iki kat daha önemli hale gelmektedir: birincisi, tasarımcılar kaynak tasarrufu sağlayan ve yaşam döngüsünün sonunda malzemelerini geri dönüştürebilen bir ürün hayal etme sorumluluğuna sahipler. İkincisi -burada üretim süreci de dikkate alınmalıdır- tasarımcılar aynı zamanda kaynakları optimize edebilen ve olumsuz çevresel etkilerini azaltabilen bir üretim döngüsü düşünme sorumluluğuna sahiptir.
Bu konuda çözüm önerileriniz nelerdir?
Bu soruya verilebilecek tek yanıtın “farkındalık” olduğunu düşünüyorum. Tasarım dünyası giderek daha yenilikçi, sürdürülebilir ve kapsayıcı çözümler arıyor. Farkındalık ise bu çözümlerin anahtarı, başlangıç noktasıdır. İtalyan Tasarım Günü çerçevesinde düzenlenen etkinlikte, farklı sektörlerin kendi değer zincirlerinin çevresel etkilerini sınırlandırmak için aradıkları yeni çözümleri tartıştık. Başkalarının işleri nasıl yaptığını bilmek, özgün bir inovasyon yolu hayal etmek için mükemmel bir fırsattır. Nitekim birçok durumda, sürdürülebilir bir üretim döngüsünün aynı zamanda üretim maliyetlerinden tasarruf etmeyi ve ürün kalitesine odaklanmayı sağladığı ortaya çıkmaktadır. Şahsen ben tasarımın inovasyon olduğunu düşünüyorum.